başkalarıyla uyum sağlamak için kendini değiştirme sorunsalı
Kendi kimliğimizi bulmak aslında o kadar da zor değil.
Bizi biz yapan şey nedir? Sevdiğimiz şeyler, çevremiz, ailemiz midir? Yoksa aslında mutlak olarak hepimiz aynı mıyız?
Küçüklüğümden beri kim olduğum hakkında kesin bir bilgiye sahip değildim. Kafamda belirli insan kalıpları vardı ve ben de kendimi bu kalıplara sokmaya çalıştım uzun bir süre. Bu kalıpların tamamen stereotipik saçmalıklar olduklarını anlamam uzun sürmedi dolayısıyla ben de kendimi kalıplaştırmaktan tamamen vazgeçtim.
Yine uzun bir süre boyunca bu kimlik arayışı devam etti ama beni rahatsız eden bir arayış değildi bu sefer. Yeni şeyler deneyip neyden hoşlanıp hoşlanmadığımı bulmaya çalışıyordum ve hayatımı buna göre şekillendiriyordum, zaten olması gereken buydu.
Bir süre sonra aslında bu yolculukta kendi kimliğimi bulduğumu fark ettim. Benim bir kalıba girmeme ya da bir başkası gibi davranmama gerek yoktu, ben bendim ve önemli olan buydu.
Liseye geçtiğimde sahip olduğum ilk arkadaş çevresi bu benlik algımı baya sarstı. Sahip olduğum bu yeni ortam ve çevre başta çok korkunç geliyordu, küçüklüğümden beri herkes lisenin ne kadar önemli bir yer olduğundan ve burada sahip olduğumuz arkadaşlıkların sonsuza dek süreceğinden bahsediyordu. Bu beni hem heyecanlandıran hem de korkutan bir şeydi, yeni insanlarla tanışmak için can atıyordum ama benden hoşlanmamalarından ödüm kopuyordu. Hiçbir zaman çevreyle iyi uyum sağlayan biri olmamıştım. Kıyafetlerim, makyaj tarzım, hobilerim her zaman yaşıtlarım tarafından garip karşılanmıştı. Bu durum beni üzen bir şey değildi çünkü hiçbir zaman diğerleriyle uyum sağlama arzum olmamıştı ama girdiğim bu yeni çevrede farklı karşılanmak istememiştim, korkmuştum.
Okuldaki ilk arkadaşım benim tamamen zıttımdı. O an en azından bir tane arkadaş edinebilmiş olmaktan o kadar memnundum ki bu zıtlık umurumda bile değildi. Bu kızla normal şartlarda asla arkadaş olamayacağımın farkındaydım. Arkadaşlığı geç, muhtemelen sokakta birbirimizi görsek benle dalga geçerdi. Saçlarım kısa ve katlıydı, sahip olduğum tüm kıyafetler siyahtı ve göz kalemi sürmeden dışarı adım atamazdım. Bunların hepsi sevdiğim için sahip olduğum şeylerdi ve eskiden insanların benim hakkımda ne düşündükleri umurumda olmazdı. Bu yeni arkadaşımın benim hakkında düşünceleri ise şu an çok önemli geliyordu.
Ben bir şekilde kendi sevdiğim şeylerden ödün vermeyi başarmıştım, makyaj işini azalttım, yeni kıyafetler aldım. Arkadaşım, benim ondan farklı olduğumu çakmamıştı, mutluydum.
Bu sefer beni kendisi gibi gördüğü ve benim de onunla aynı düşüncelere sahip olduğumu sandığı için aslında benim gibi olan insanlar hakkında kötü yorumlar yapabileceğini sanıyordu. Onun kalıplarına uymayan herkesi garip bulduğunu dile getirmekten çekinmiyordu. Onunla olan arkadaşlığımı çok önceden bitirmiş olmam gerekirdi aslında ama o an düşünebildiğim tek şey vardı: Uyum sağlamak için daha çok çabalamam lazım.
Kendimi tamamen değiştirdim. Eskiden sevdiğim şeylerden uzaklaşmıştım ve başka birine dönüşmüştüm. Eski fotoğraflarıma baktıkça sanki kendime değil de bir başkasına bakıyormuş gibi hissediyordum.
Dediğim gibi çok küçük yaştan itibaren aslında ben de kendi kendimi bulmaya çalışıyordum ve hiçbir zaman tam olarak kim veya ne olduğumu bulamamıştım. Ama o an biliyordum ki bu ben değildim.
İnsanların hiçbir zaman kendilerini yüzde yüz tanıyacaklarını düşünmüyorum. Şartlar, çevre ve zamanlama bizi bazen hiç yapmayacağımızı düşündüğümüz şeylere itebilir ama bu durumlarda bile verdiğimiz kararlar bizi biz yapan kararlardır. Hafızam hiçbir zaman kuvvetli değildi, bazen arkadaşlarım bana önceden yaptığım ve dediğim bir şeyi hatırlattıklarında “Hiç hatırlamıyorum bunu yaptığımı ama kesin yapmışımdır.” diyebiliyordum. Çünkü ne olursa olsun kendimi tanıyordum ve neler yapıp yapmayacağımın biliyordum. Bence biz, asla tüm benliğimizi cümlelerle açıklayabilecek kadar kendimizden emin olamayız ama hissel olarak ne olduğumuzu bilebiliriz.
Kendi kimliğinde rahat edebilmek için bunun üzerinde uzun uzun düşünmeye gerek yoktur. Eğer aynaya baktığında gördüğün kişi seni rahatsız etmiyorsa, bir başkası gibi hissettirmiyorsa veya yaptığın şeylerin mantıklı bir açıklamasını kendi kafanda yapabiliyorsan sen zaten kendini bulmuşsundur. Kendin olmak diye bir şey yoktur, başkası gibi hissetmediğin her anda sen kendi kimliğindesindir zaten.
O yüzden başkaları adına kendi sevdiklerinizden ödün vermeyin. Bazen çok korkutucu olabilir kendin olmak ama insanlar başkası gibi davrandığınızda siz ne kadar iyi bir oyuncu olursanız olun bunun farkına varıyorlar, çok uzun süre geçmeden benim de kendim gibi davranmadığım ortaya çıktı bu arada (Lisede yaptığım ilk arkadaşla şu an konuşmuyorum, sıkıntı değil, emin olun kimse konuşmuyor.)
Sonuç olarak uyum sağlamak her zaman sandığımız kadar önemli bir şey değil. Sizi gerçekten sevecek olan insanlar farklılıklarınız ile sizi sever. Kendinizi değiştirdikten sonra sizi sevecek insanlar da aslında sizi değil, sizin onlar için yarattığınız karakteri seviyordur. Hayat başkaları için kendimizden ödün vermek için çok kısa.
cok guzdl anlatmissin her seyi…ben de zor olsa da kimse icin kendimden odun vermemem gerektigini sonunda anladim bizimle gurur duyuyorum💜
Çok güzel yazmışsınn aynı şeyleri yasamak üzücü olsa da 🥹