"Gençlerin parıldadığını biliyordum. Çocukların bilmediği, ve yetişkinlerin sonunda unuttukları bir şeyi biliyorlardı ."
― Lorde - Melodrama
Küçükken her zaman benden büyük abi, ablalara özenirdim. Yaptıkları şakalar, kendi aralarında eğlenmeleri, giydikleri kıyafetler, biriktirdikleri anılar her zaman beni büyülemişti. Her zaman kendi gençlik yıllarımın nasıl olacağını hayal ediyordum. Nasıl bir arkadaş çevrem olacaktı? Sevgilim nasıl biri olurdu? Günlerim nasıl geçerdi?
Gençliğe dair beklentilerim her zaman biraz fazla yüksek olmuştu sanırım, özellikle Skins, 10 Things I Hate About You ve benzeri küçük yaşta izlediğim dizi ve filmler bu beklentiyi iyice yükseltmişti. Büyüdüğümde diğer gençler gibi saçma, çılgınca şeyler yapmak istiyordum. Evden kaçıp sahilde arkadaşlarımla sarhoş olmak, saatlerce sevgilimle telefonda konuşmak, her tarafım ağrıyana kadar şarkı söyleyip dans etmek istiyordum. On iki yaşında küçük bir kızın gençlikten beklentisi ne ise benimki de onun belki bir tık üstüydü, ama yine de kendim için güzel hayaller kurduğumu düşünüyorum.
Sabırsızlıkla çocukluğumun bitmesini, gençliğimin başlamasını bekledim. Artık kendimi tamamiyle ergen olarak tanımlayabileceğim evreye ve yaşa geldiğimde gerçekten mutluydum çünkü küçükken bile abartı olduğunu düşündüğüm beklentiler gerçekten yaşanıyordu. O yüzden ergenlik dönemimin bazı ufak tefek aksaklıklar dışında tam olarak istediğim gibi gerçekleştiğini söyleyebilirim.
Hayatım boyunca bir sürü insanla tanışacağım, bir sürü yeni mekan keşfedeceğim, farklı sevgililerim olacak ama gençlik yıllarında yaşadıklarımın hep ayrı bir yeri olacak benim için. Arkadaşlıklar, her gün gidilen kafeler, lise aşkım… Nereye gidersem gideyim, kiminle olursam olayım hep o anıları taşıyacağım içimde. Geri dönüp baktığımda üzülmeyeceğim, yaşandıkları için hatta bazı şeyleri geçmişte bırakabildiğim için mutlu olacağım.
Neden gençliğin yeri bu kadar önemli hayatımızda? Ortalama altmış yıl olan insan hayatının sadece altı veya yedi senesini genç olarak geçiriyoruz ama en güzel anılar hep o altı senenin içinde. Belki de üstümüzde en fazla baskının olduğu bu seneleri nasıl doyasıya yaşayabiliyoruz? Ya da neden yaşamalıyız?
Gençlik dönemimiz ne kadar stresli ve bazen korkunç olsa bile bir daha geri gelmeyecek. Bu kadar boş zamana, bu kadar geniş bir çevreye veya bu kadar özgürlüğe muhtemelen hiçbir zaman sahip olamayacağım. Hiçbir zaman, hiçbir duyguyu bu kadar derin hissetmeyeceğim belki. Gençken sahip olduğumuz tek şey duygularımız ve bence bu yüzden onları bu denli hissediyoruz. Mutluluğumuzu da üzüntümüzü de en tavan noktalarda yaşıyoruz çünkü o yaşta hala orta noktanın neresi olduğunu bilmiyoruz. Bunun kötü bir şey olduğunu düşünmüyorum, aksine iyi bir şey.
Ailemle kavga ettiğimde ya da kalbim kırıldığında dünyanın sonu gibi geliyor, aslında dünyanın sonu değil, sadece on yedi yaşındayım. Sahilde ateş yakıp arkadaşlarımla sohbet ederken veya evrenin en kötü esprisine karnım ağrıyana kadar gülerken dünyadaki en şanslı insanmış gibi hissediyorum, belki de gerçekten öyleyimdir, on yedi yaşında olmamla bir alakası yoktur. Gençlik yıllarımı kötü anılarla hatırlamak istemiyorum, istesem de hatırlayamam sanırım çünkü o kadar fazla güzel anı biriktirdim ki kötülerini yavaş yavaş unutmaya başladım. Bence gençlik biraz da bundan ibaret, güzel anıların bizi iyileştirmesi ve geleceğe hazırlaması.
Hiçbir şeyin umurumda olmayışını seviyorum aynı zamanda. Yanlış bir şey yaparken yakalanmak, tanımadığım insanların benim hakkında düşünceleri veya utanç verici anılarım umurumda değil en azından. Daha çok küçükken bile gençlik yıllarımda hata yapacağımı bilerek hayaller kurdum, hatta sadece hata yapmak üzerine kurulu hayallerim bile vardı. Ailemi hayal kırıklığına uğratmamak benim için önemliydi ama birazcık hayal kırıklığı olmadan gençliğimi yaşayamayacağımı biliyordum. Her şeyin bir sınırı vardı, bunun da farkındaydım ve o sınırı hiç aşmadım. Ama bence ailem bile onları en az bir kere “hayal kırıklığına” uğratmamı isterlerdi, çünkü bence onlar da farkındaydı gençliğin biraz da hatalardan ve derslerden ibaret olduğunun. Bir sürü hata yaptım mı? Evet. Bir daha olsa yine yapar mıydım? Kesinlikle. Hiçbir hatamdan pişman değilim çünkü şu anki halim olabilmek için o şeyleri yaşamış olmam gerektiğini biliyorum.
Aynı zamanda hata yapmakla kalmadım, birçok kez kendimi rezil ettim. İnsan içinde olsun, kendi kendime olsun, bütün rezillikleri yaşadım. Yeri geldi söylememem gereken şeyler söyledim, yeri geldi beni istemeyen birinin peşinden koştum. Bana kalırsa rezil olmak, gurursuz olmak bile gençliği gençlik yapan duygular. Hayatımızın sadece bu evresinde hayatı bu kadar ciddiyetsiz bir şekilde yaşayabiliyoruz, ne yaşarsak yaşayalım bir şekilde dalgasını geçebiliyoruz. En kötü anılarımızın bile bizi bu kadar güldürdüğü yıllarımız nasıl özel olmaz ki?
Eski fotoğraflarımıza baktığımda en güzel arkadaşlıklarımı, en masum duygularımı, en eğlenceli günlerimi yaşadığım yılları görüyor olacağım çünkü benim için gençlik bundan ibaret. Hatalarımı ve rezilliklerimi hatırlayıp güleceğim, hatta belki eski dostlarımla beraber güleceğiz.
Sadece ergenlik döneminde sahip olduğumuz içimizdeki o ışıltı umarım sönmez. İnsanlar fotoğraflara, mekanlar anılara, yaşadığımız her şey nostaljiye dönüşse bile geriye dönüp baktığımızda bizi mutlu edecek, hatta ne kadar ilerlediğimizi görüp gururlanacağımız hatıralar biriktirmek zorundayız. Hayatımızın en güzel yıllarını sonuna kadar yaşayıp o ışıltıyı korumaya çalışmalıyız.