“The Bolter” şarkısı Taylor Swift’in en son albümü The Tortured Poets Department: The Anthology’den bir parça. Albümdeki diğer parçalara göre daha hareketli melodi ve sözlere sahip bu şarkı aslında ilk dinlediğimizde sandığımız kadar da mutlu bir arka plana sahip olmayabilir.
Şarkı, birinci kişi bakış açısı ile değil, üçüncü kişiyi kullanır. Taylor, kendinden değil de tanıdığı başka bir insanın hayat hikayesini anlatıyormuş izlenimi verir. Kullandığı bu tekniği the last american dynasty’de de görebiliriz, Taylor yazdığı bazı şarkılarda ise birinci kişi bakış açısına rağmen yine farklı bir insanın ağzından anlattığını savunur (Betty şarkısının James karakteri tarafından yazılmış olduğu gibi.) Dolayısıyla bu sözlerin onun için kişisel bir anlam ifade edip etmediğini anlayamayız, ama The Bolter sözlerinin benim için bir anlam ifade ettiği kesin. Hadi baştan sona The Bolter lakabıyla anılan bu kızımıza yazılmış şarkıyı daha derinden anlamaya çalışalım.
“By all accounts, she almost drowned
When she was six in frigid water
And I can confirm she made
A curious child, ever reviled
By everyone except her own father
With a quite bewitching face”
Anlattıklarına göre, altı yaşındayken buz gibi suda neredeyse boğuluyordu. Doğrulayabilirim ki, babası hariç herkes tarafından aşağılanan, büyüleyici bir yüze sahip bir çocuktu.
Şarkının girişinde bu kızın geçmişiyle alakalı kısa bir anekdot veriliyor. Çocukluğundan beri bu kişinin yerinde duramadığı açıkça belli oluyor. Her zaman bir koşuşturma halinde olduğunu ve bunun babası dışında herkesin gözüne battığı belli. Diğer insanlar tarafından yaramaz olarak bilinen bu çocuğun büyüdüğünde bile aslında hiç değişmediğini şarkını devamında anlıyoruz.
“Splendidly selfish, charmingly helpless
Excellent fun 'til you get to know her
Then she runs like it's a race
Behind her back, her best mates laughed
And they nicknamed her "The Bolter"
“Muhteşem derecede bencil, büyüleyici derecede çaresiz, onu tanıyana kadar eğlenceli. Sonra sanki bir yarıştaymış gibi kaçıyor. Arkadaşları onun arkasından gülüp ona “Fırlama” lakabını taktılar.
Büyüdüğünde, bu karakterin çevresi tarafından daha çok sevildiğini ama bu sevgi (hatta bence hayranlığın) onu gerçekten tanıma fırsatı bulunduğunda tamamen yok olduğunu öğreniyoruz. Bana göre burada iki anlam saklı olabilir:
The Bolter’ı tanıdıktan sonra onun gerçek karakterinin insanların hoşuna gitmemesi (Bu da ona ilk dizede bencil denmesinin nedenini açıklıyor olabilir.)
The Bolter’ın aslında tanınmaktan korkuyor olması.
Ben ikinci seçeneği şarkının devamı ve kendi deneyimlerimden yola çıkarak daha mümkün buluyorum. Bazı insanlar vardır, hayatlarına yeni birini almanın korkutucu olduğunu düşünürler. Çünkü hayatınıza yeni birini katmak, sizi incitmelerine fırsat verir. Daha önce çok kez incinmiş insanlar ise bu riski göze almayı sevmezler.
The Bolter’ın tam olarak bir çevirisini bulamadığım için Fırlama’yı kullanmayı tercih ettim. Ancak kastettiğim bizim bildiğimiz terbiyesiz, arsız anlamlarından dolayı değil, “Fırlamak” (Hızlıca kaçmak) eylemini yapan kişi anlamında kullandım çünkü şarkıda kaçan kişi olarak kullanılmış.
“Started with a kiss
"Oh, we must stop meeting like this"
But it always ends up with a Town Car speeding
Out the drive one evening
Ended with the slam of a door
Then he'll call her a whore
Wish he wouldn't be sore
But as she was leaving
It felt like breathing”
“Bir öpücükle başladı, “Böyle karşılaşmayı bırakmalıyız.” denir ama sonu hep akşam yola koyulan bir arabayla biter. Sonunda bir kapı kapı çarpar, erkek kıza orospu diyecek ve incinmediğini umacak. Ama o (kız) terk ederken, nefes alıyormuş gibi hissetti.”
Devrik cümle kurmadan ve anlamını korumaya çalışarak nakaratı çevirmek çok zor, hiç anlaşılmıyor olabilir ama daha açıklayıcı şekilde bahsedeceğim.
Nakarat kısmı, Fırlama karakterinin önceki ilişkilerinin bir özeti niteliğinde. En başında çok iyi fakat en sonunda boka sarıyor. İlk başta gayet tatlı ve romantik başlayan bir ilişki görüyoruz, öpücükler, flörtöz konuşmalar, arabayla çıkılan yolculuklar vs. Tüm bunların hepsi Fırlama’nın her zamanki gibi karşısındaki kişiyi terk etmesiyle bitiyor. Ancak kavga kıyamet biten bu ilişki onu üzmek yerine huzura kavuşturuyor, sonunda nefes alabildiğini hissediyor.
Bu hissi her ilişkisinde bizzat yaşamış biri olarak ilk yazım olan “Kalbimizin kırılması sandığımız kadar kötü değil”de biraz kendi gözümden anlatmaya çalıştım (okursanız çooook sevinirim) ama bu şarkıda asla kelimelere dökemeyeceğim şeyleri duyabiliyorum.
“All her fuckin' lives
Flashed before her eyes
It feels like the time
She fell through the ice
Then came out alive”
“Onun tüm hayatları gözünün önünden geçti. Buzun içinden düşüp canlı kurtulduğu zaman gibi hissettirdi.”
Buzun içinden suya düştüğü zaman aslında şarkının girişinde bahsedilen, kızın soğuk suda neredeyse boğulması olayı ile aynı. Yani Fırlama’nın romantik ilişkileri küçüklüğünde yaşadığı bu travmatik olaya benzetiliyor.
Herhangi bir su kütlesinin içinde boğulmak yeterince kötü bir durum ama şarkıda bu suyun (üstünün) buzla kaplı olduğuna iki kere vurgu yapılıyor. Burada sadece boğulmanın değil aynı zamanda kapana kısılma hissinin ön plana çıktığını görüyoruz, Fırlama’nın ilişkilerinde hissettiği şey de tam olarak bu: Kapana kısılmak.
Adı da buradan geliyor zaten, her ilişkisinde ölesiye kapana kısıldığını hissettiğinden dolayı en ufak hatada fırlayıp uzaklaşmaya çalışıyor ve ancak uzaklaşınca kendini normal hissedebiliyor.
Şarkının ikinci kısmında da ilk kısmında zaten değindiğimiz şeylerden bahsediliyor.
“That's when she sees the littlest leaks
Down in the floorboards
And she just knows
She must bolt”
“İşte döşeme tahtalarındaki en ufak sızıntıları görüyor, ve kaçması gerektiğini anlıyor.”
Burada ilişkide ufak bir hatanın kendini belli ettiğini görüyoruz, sızıntı derken bundan bahsediliyor. Ancak bu ufak hata döşemeden sızan suya benzetilmiş, bu da şarkının en başında ve nakaratta karşımıza çıkan suya düşüp boğulma hikayesine gönderme. Evde meydana gelen küçük sızıntılar çoğu insan için büyük sorun yaratacak bir problem değil ama Fırlama bu sızıntıları gördüğünde aklına gelen tek şey boğulma tehlikesi, en ufak suyun olduğu yerde her zaman risk varmış gibi hissediyor. Dolayısıyla küçük sorunları çözmeye çalışmak yerine kaçması gerektiğini düşünüp ilerliyor.
“She's been many places with
Men of many faces
First, they're off to the races
And she's laughing drawin' aces
But, none of it is changin'
That the chariot is waitin'
Hearts are hers for the breakin'
There's escape in escaping”
“O farklı erkeklerle farklı yerlerde bulundu. Başta yarışıyorlar ve o asları (kart) çekerken gülüyor. Ama hiçbir şey (atlı) arabanın (tarot kardı) beklediği gerçeğini değiştirmiyor. Kalpler onun kırması için hazır bekliyor. Kaçmakta kaçış var.”
Şarkının en sevdiğim kısmı. Fırlama’nın daha öncesinde bir sürü farklı ilişkisi olduğundan bahsediliyor, bu bizi şaşırtan bir şey değil çünkü onun ne kadar eğlenceye düşkün birisi olduğunu da, ne kadar kolay kaçan biri olduğunu da biliyoruz. Bu yüzden her zaman yeni biriyle bir şeylere başlıyor ve hızlıca bitiriyor.
Asıl ilginç kısım şarkının bu bölümünde yapılan fazlaca kart göndermeleri. As kartları çekmek herhangi bir kart oyununda sizi avantajlı duruma sokar çünkü güçlü kartlardır. İlişki bağlamında düşündüğümüzde de bu as kartları çekmek eyleminin ilişkinin başındaki avantajları simgelediğini görüyoruz. Ancak bu sözden hemen sonra gelen sözde bir arabanın onu beklediğini öğreniyoruz.
Kullanılan Chariot kelimesinin birden fazla anlamı var. Normalde atlı araba anlamına geliyor, aslında düşününce yine mantıklı çünkü bir kaçışı ve uzaklaşmayı simgeliyor. Ancak “a chariot” (bir araba) değil, “"the chariot” (araba) denmiş. A chariot daha genelken the chariot daha spesifik bir anlam katıyor, tek olay bu değil. The Chariot özel bir tarot kartının ismi (bizim dilimizde araba deniyor.) Şarkının bu kısmında daha önce kartlardan bahsettiğimizden dolayı bunun tarot kartı olarak da yorumlanabileceğini düşünüyorum ama bu yorumlamanın tek sebebi önceden kartlardan bahsedilmesi değil.
Tarot kardı olarak Araba’nın anlamına bakalım: Eğer düz çekilirse çatışmalara rağmen ilerlemenin mümkün olduğunu söylüyor. Ters çekilirse de başkalarını kendi çıkarları için kullanmayı, nereye gideceğini bilmemeyi simgeliyor. Aslında bu iki anlamda da şarkıda anlam bozukluğuna sebep olmuyor, en başından beri sağa sola koşturan, başkalarının kalbini kırmaktan çekinmeyen ve her sorunundan kaçan bir kızın hayatını dinliyoruz. Dahası var,
Her tarot kartı dört elementten birini simgeler: Ateş, su, hava, toprak. İlk başta çekilen bütün iyi kartlara rağmen Araba kartı bunları geçersiz kılıyor. Aynı tahta döşemelerde akan sızıntı gibi, Fırlama’nın altı yaşında düştüğü su gibi, her ilişkisinde boğulduğunu hissetmesi gibi. İşte Araba kartı da tabii ki bütün bunlara son kez dikkat çekiyor, su elementini simgeliyor.
Sonuç olarak şarkı ilişkilerde kendini kapana kısılmış hisseden bir kızı anlatıyor. Bu şarkıyı her dinlediğimde kendimden bir parça buluyorum dolayısıyla hem bunu yazarken hem de araştırmasını yaparken aşırı eğlendim. Aslında beni hep üzen bir hissiyat olan bir şarkıyı aşırı üzücü bir melodiyle yazmaktansa daha eğlenceli hale getirdiği için Taylor Swift’i ikinci annem sayıyorum. Ayrıca buraya eklemeyi unuttuğum “She’s got the best stories. (En iyi hikayeler onda.)” sözünü de her duyduğumda gülesim geliyor. Evet, ilişkilerim berbat olabilir ama kötü ilişkiler ileride anlatacak komik hikayelerim olmasını sağlıyor.
Buraya kadar okuduysanız muhtemelen siz de benim gibi Taylor Swift’le kafayı bozmuş durumdasınız ve umarım beğenmişsinizdir. Görüşmek üzere !
bayilarak okudum, bu sarkiyi benim kadar seven birini gormek cok ama cok mutlu etti (bknz. biom hahshabqh)
ay yazına bayıldımmmm lütfen diğer şarkılar içinde yapar mısınnnn